top of page

Nasıl su savaşçısı olunur?

IDEA Universal Derneği Proje Geliştirme Direktörü Hakan Girginer yanıtlıyor.



Hakan Girginer “Su yaşamı öyle etkiler ki su olmazsa yaşam olmaz diyoruz ama kirli su olursa hayatı tehlikeye atarsınız” sözleriyle temiz suyun önemine dikkat çekiyor. Bize en çok yöneltilen “Nasıl su savaşçısı olabilirim”, “Afrika’da nasıl su kuyusu açtırabilirim” sorularını Su Savaşları Belgeseli’nden tanıdığımız Hakan Girginer’e sorduk.


TRT Belgesel’de yayınlanan Su Savaşları programının ilk sezonunda yerel teknik ekiplerle beraber Afrika’daki su kuyusu açma hikayelerini ilgiyle izlediğimiz Hakan Girginer, eğitim hayatına Ankara’da başlamış. Üniversite eğitimine İstanbul Boğaziçi Üniversitesi’nde Turizm ve Otel Yöneticiliği bölümünde devam etmiş. Meslek hayatına ise Alaska'da otel yöneticiliği ile başlamış ve hatta burada kayak yarışmalarına katılarak ikincilik ve üçüncülük ödüllerinin sahibi olmuş. Medya kariyerine ve televizyon ekranlarına “Sanayi Savaşları” adlı belgesel programı ile başlamış. Sonrasında TRT Belgesel’de yayınlanan Su Savaşları programının ilk sezonunda izlediğimiz Hakan Girginer, şu sıralar IDEA Universal Derneği’nde Proje Geliştirme Direktörü olarak daha adil bir yeryüzü için çalışıyor.


“Yaşamımız boyunca su sıkıntısı çekmemek için bilinçli olmamız gerekiyor. Su konusunda doğacak bilinç sadece bizim için değil, bizden sonraki nesillerin de yarınlarını garanti altına alacaktır.”

Sizi TRT Belgesel Su Savaşları programında keyifle izlemiştik. Ancak yüzbinlerce insan bugün şu soruyu soruyor: “Hakan Girginer neden ayrıldı?” Sizin hayatınızda yeni dönemde neler değişti?


Evet, TRT Belgesel’de yayınlanan Su Savaşları programında bir süre çalıştım, belgeselde yer aldım. Ve şu anda yine aynı kapsamda, yine aynı çatı altında fakat çok daha kapsamlı bir çalışmanın içindeyim. IDEA Universal Derneği sadece su konusunda değil, dünyanın unutulmuş coğrafyalarında bir kalkınma hareketi yaratmak ve küçük toplulukların ekonomik bağımsızlıklarını kazanabilmelerine yardımcı olmak amacıyla çok önemli çalışmalar yapıyor. Ben de bu sivil toplum kuruluşunun proje geliştirme direktörüyüm. Daha büyük bir yükün altındayım şu anda aslında.


TRT Belgesel kanalındaki Su Savaşları belgeseli hepimizi su krizi karşısında harekete çağırdı. Siz su için harekete geçmeye ne zaman karar verdiniz?


2017 yılı başında arkadaşlarla dünyanın halini konuşuyorduk. Nasıl bir gelecek olacak, dünya için neler yapılabilir konularını tartışıyorduk. Ben İstanbul’da oturuyorum, burada yılın her mevsimi her an “barajlarda su var mı, su kaldı mı” konuşulan konulardır, biliyorsunuz. Tabii bu herkes için kaygı kaynağıdır. Diğer taraftan dünyanın çok büyük bölümünün susuzlukla uğraştığının farkındayız. Bu konuda bir farkındalık yaratmak istedik açıkçası ve fikir böyle çıktı. Bu farkındalığı yaratırken elimiz boş çalışalım istemedik. Bizim gücümüzün yeteceği küçük toplumlara bir şekilde faydamız dokunabilsin, elimizden geleni yapalım ve yaptığımız bu küçük küçük projelerle de bu su probleminin gerçekten tüm dünya için ne kadar büyük tehdit olduğunu anlatmaya çalışalım diyerek yola çıktık. TRT Su Savaşları Belgeseli’nde de yola çıkış hikayemiz buydu.


Peki, su yaşamı nasıl etkiler?


Su olmazsa hayat olmaz, bu artık hepimizin bildiği bir şey. Bütün biyolojik yaşam formlarının muhtaç olduğu en önemli iki yapıtaşıdır hava ve su. Su yaşamı öyle etkiler ki, su olmazsa yaşam olmaz diyoruz ama kirli su olursa hayatı tehlikeye atarsınız. Su olmazsa hayat olmaz ama kirli su öldürebilir. Maalesef biz elimizdeki kısıtlı su rezervimizi hızla kirletmeyi çok iyi beceriyoruz. Bir kısmını hızla kirletiyoruz, bir kısmını da boşa kullanıyoruz. Ve bu konuda çok dikkatsiz davrandığımız için ileride çok kısa bir gelecekte kendimizi tehlikeye de atıyoruz.



Su sorununa karşı biz ne yapabiliriz?


Elimizdeki su alanlarını optimize etmemiz yani onları mümkün olan en iyi hale getirmemiz ve bunlara gerçekten hak ettiği kıymeti vererek koruyabilmemiz gerekiyor. Az önce söylediğim gibi biz suyu çok hızlı kirletiyoruz maalesef; yaptığımız faaliyetler, endüstrilerin çalışma biçimleri, bizim bu konudaki düşüncesizliğimiz ve hoyratlığımız suyun çok çabuk kirlenmesinin ardında yatan nedendir. Bu konuda küçük bir örnek vermek istiyorum, elimizde çok büyük bir yüzme havuzu kadar büyük ve temiz su deposu olabilir. Bu içme suyu olabilir. Siz bunun içine bir bardak kirli su dökerseniz bu koskoca depodaki suyu içilmez hale getirirsiniz. Ama sonra ‘Eyvah biz ne yaptık’ diye bunu temizlemeye çalışırsanız bunun çok ciddi miktarda enerji, zaman, insan kaynağı, bilgi ve maddi kaynaklar vs. gerektirdiğini görürsünüz. Suyu kirletmek çok ucuz ama temiz suyu tekrar elde edebilmek çok zor bir şey. Baraj sularının azalması bizim çok ciddi sıkıntılar çekmemiz anlamına gelir. Ben suyun hiç olmadığı yerleri kendi gözümle gördüm. Suyun olmaması öncelikle beslenememek anlamına geliyor. Doğan bebeklerin çok sağlıksız olması anlamına geliyor. Ciddi anlamda bebek ölümü anlamına geliyor. 10 çocuktan neredeyse 4’ü, 5’i 6 yaşını göremiyor o coğrafyalarda. Bu çok acı bir gerçek. Suyun olmaması aynı zamanda hijyen olmaması anlamına geliyor. Hijyen eksikliği çok ciddi sağlık koşulları anlamına geliyor. Yanlış sularla yapılmış yemekler veya yanlış su tüketmek bizim sindirim sisteminizi çok kötü etkilediği için çok ciddi hastalıklar meydana geliyor. Bu o kadar ilerleyen bir zincir ki domino taşları gibi; suyu bu tablodan çektiğin zaman hepsi dökülmeye başlıyor ve hepimiz gerçekten korkunç bir senaryonun içine giriyoruz.


Su Savaşları Belgeseli’nde su kuyusu açarken nasıl kendinizden emin, sabırlı ve kararlı olabiliyordunuz?


Burada emin olmaktan öte gerçekten sabırlı ve kararlı olmak gerekiyor çünkü elimizde bazen çok bilimsel veriler oluyor. Bazen bilimsel veriler olamayabiliyor. O zaman içinde bulunduğumuz coğrafyayı incelememiz gerekiyor, yaşlılarla konuşuyoruz. Köylere, nerelerde kurulduğuna bakıyoruz. Yeşillik var mı diye bakıyoruz. Bazı durumlarda tepelik, dağlık bir arazi varsa, doğal olarak toprağın emdiği su ya da toprakta mevcut bulunan nem bile varsa aşağı doğru akar. Burada belli bir metot izlemeye çalışıyoruz, önemli olan gözlemlerin sağlıklı yapılması. Ama her seferinde ne kadar derinlikte suyu bulacağımızı bilemediğimiz oluyor, bazen diyoruz ki 60 metrede suyu bulabilmemiz gerekiyor. Ama Su Savaşları belgeselinde bir Madagaskar örneği var elimizde, 176 metrede bulabildik suyu ve bu kadar derine inip sondaj yapmak gerçekten kolay değil.

“Elimizdeki suyu har vurup harman savurmadan, bunun arkasında dünya kadar su olmadığını bilerek yaşamak çok önemli.”

Afrika’da susuzluğun resmini görmüş biri olarak bizlere neler tavsiye edersiniz?


Susuzluğun resmini görmek gerçekten çok acı bir şey. Çünkü havasız kalmak insanın tahmin edemediği bir şey, susuz kalmak özellikle Türkiye gibi şanslı bir ülkede bugüne kadar kimsenin düşünmediği bir şey olmuş. Bunu gördüğünüz zaman birdenbire medeniyetin nasıl çöktüğünü görüyorsunuz. Çok sağlıksız insanlar, hasta bir toplum, yediklerini sindiremeyen (ciddi hastalıklardan dolayı), yediği halde beslenemeyen çocuklar, su olmadığı için ürün alamamak, sapsarı tarlalar, açlık; bunlar gerçekten çok kötü. Benim tek başına birey olarak söyleyebileceğim şu olur: Daha önce de üstüne basa basa dediğimiz gibi bu konuda bir bilinç oluşturulması, elimizdeki suyu har vurup harman savurmadan, bunun arkasında dünya kadar su olmadığını bilerek yaşamak önemli.


Sizce Afrika’daki su sorunu ne zaman çözülür?


Afrika’da su sorununun çözülebilmesi için elimizde net bir tarih olamaz. Çünkü susuzluk Afrika kıtasının coğrafyasına özgü bir durum, içinde bulundukları enlem, boylam vs. yüzünden. Burada yapılması gereken Afrika’da elde edilen suyun çok bilinçli şekilde kullanılabilmesi. Bizim IDEA Universal olarak bu konuda çok ciddi girişimlerimiz var. Biz bulduğumuz suyla sadece köylünün su ihtiyacını karşılamıyoruz, akıllı tarım yöntemi de getiriyoruz. Bizim meyve ormanı dediğimiz projelerimiz oluyor. Mesela bir ağaç grubu düşünün, 100, 200 ya da yerine göre bin ağaçlık, bu meyve ormanını çok iyi planlayarak o bölgenin koşullarına uygun meyveler verebilecek ağaç gruplandırmaları yapıyoruz. Dolayısıyla bir yıl içinde birden fazla hasat alabilmeleri mümkün oluyor. Bu sayede hem köylü köy için yiyecek üretebiliyor hem de fazlasını götürüp pazarda satıp köye ekonomik getiri sağlayabiliyorlar. Su sorunu nasıl çözülür sorusundan uzaklaşmış olabilirim ama bu konuda ortaya çıkan bilincin somut bir şekilde nasıl hayata geçeceğiyle ilgili örnek vermek istedim.


Peki, Afrika’da nasıl su kuyusu açtırabiliriz?


IDEA Universal Derneği’nin özellikle su kuyusu ve çeşme konusunda hazırladığı bu susavascilari.org web sitesi üzerinden su kuyusu açtırmanız mümkün. Siteyi ziyaret ettiğiniz zaman nasıl bağış yapabileceğiniz ya da nasıl su kuyusu ya da çeşme yaptırabileceğiniz konusunda çok detaylı bilgiye ulaşabiliyorsunuz. Eğer web sitesine ulaşım imkanı yoksa 0 216 606 10 64 no’lu telefonu arayıp yine IDEA Universal ile iletişime geçip bu konuda bilgi de alabilirsiniz. Öncelikle IDEA Universal’in hesap numaralarını kullanarak bağışınızı yapıyorsunuz. Yaptığınız bağış kayda geçiriliyor ve derhal 48 saat içinde size hemen bir sertifika gönderiliyor. Bu sertifika sayesinde siz artık IDEA Universal’in resmi bir bağışçısı oluyorsunuz. Artık siz de bir su savaşçısı oluyorsunuz. Bunu yaptıktan sonra IDEA Universal sizinle irtibata geçiyor. Sizden basit birtakım bilgiler istiyor. Çünkü bu çeşme ya da bu kuyu sizin eseriniz olacak, bunun bir tabelası olacak. Bu tabelada neyin yazmasını istediğinizi soruyorlar size. Kendi isminizi koyabilirsiniz, annenizin ismini koyabilirsiniz. İşyeriyseniz seçtiğiniz kişinin ismini koyabilir ya da başka bir isme vakfedebilirsiniz. Bu tamamen sizin isteğiniz doğrultusunda gerçekleşiyor. Sonra sizin bağışınız bir sıraya konuyor. Bütün projeler devam ettiği için belli bir süre gerekiyor bu projenin gerçekleştirilebilmesi için. Proje başladığında size fotoğraflar, videolar gönderiliyor. Ayrıca siz eğer isterseniz yine bu web sitesine girerek size verilecek kullanıcı adıyla yaptığınız bağışın nerede kullanıldığını, ne aşamada olduğunu haritadan görebiliyorsunuz. Bu takip etme aşaması yaptığınız bağışın nasıl kullanıldığını görmeniz açısından çok önemli bir gereç, bizim açımızdan da çok önemli. Çünkü bu aşamada bizim size hesap verebilirliğimiz var, borcumuz var. Biz sizden aldığımız bağışı nerede nasıl kullandığımızı bu web sitesinde açık açık gösteriyoruz. Kuyu açıldıktan ya da çeşme açıldıktan 10 yıl sonraya kadar biz onların bakımlarını da yapıyoruz. Bakımlarını yaparken köylülere gerekli eğitimleri veriyoruz. 10 yılın sonunda köylü çeşmeyi ya da kuyuyu kullanabilir hale geliyor. Yani IDEA Universal’in yaklaşımında bir kuyu açıp sahipsiz bırakmak yok.



179 görüntüleme
bottom of page